Sendikaların Hukuksal Niteliği
- Berk Büyükkayacı
- 4 Haz
- 3 dakikada okunur
Sendikaların İşleyişi ve Hukuksal Boyutları: Anayasal ve Uluslararası Temellerle Bir İnceleme
Sendikalar, çalışanların ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla oluşturdukları demokratik örgütlenmelerdir. İş gücü piyasasında güç dengesi kurmak, sosyal diyalogu geliştirmek ve adil bir çalışma düzeni oluşturmak açısından büyük önem taşırlar. Bu işlevlerini etkin şekilde yürütebilmeleri, güçlü bir hukuki çerçeveyle desteklenmelerine bağlıdır. Türkiye’de ve uluslararası hukukta sendikaların kuruluşu, faaliyetleri ve hakları anayasa, yasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır.
Sendikaların Hukuki Dayanağı
Anayasal Temeller
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 51. maddesi, sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını güvence altına alır:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelik zorunluluğu olmaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe ayrılma hakkına sahiptir.”
Anayasa aynı zamanda bu hakkın sınırlanabileceğini de belirtir. Ancak bu sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olmalıdır (AY m.13). Aksi halde bu sınırlamalar Anayasa Mahkemesi ve AİHM önünde ihlal sayılabilir.
Yasal Düzenlemeler
Sendikal hakların çerçevesi esas olarak 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (STİSK) ile çizilmiştir. Bu yasa:
Sendika kurma şartlarını (m.6-9),
Sendikal faaliyetlerin serbestliğini (m.18),
Ayrımcılık yasağını (m.25),
Toplu iş sözleşmesi yapma süreçlerini (m.33 vd.),
Grev ve lokavt hakkını (m.58 vd.)
ayrıntılı biçimde düzenlemektedir.
STİSK’a göre, işçiler yalnızca bir işkolunda faaliyet gösteren sendikaya üye olabilir (m.17), bu da işçilerin örgütlenme serbestliğini sınırlayan bir unsurdur. Ancak Anayasa Mahkemesi bu sınırlamayı “meşru ve orantılı” bularak iptal etmemiştir (AYM, E.2013/3, K.2013/70).
Uluslararası Hukuk ve Bağlayıcılığı
Türkiye'nin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşme sendikal hakları teminat altına alır:
ILO 87 Sayılı Sözleşme (Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması, 1948): Sendika kurma hakkını devlet müdahalesi olmadan garanti eder.
ILO 98 Sayılı Sözleşme (Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı, 1949): Üyeliğe dayalı ayrımcılığı yasaklar, toplu pazarlık hakkını korur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Ek Protokol 11, m.11: Sendikal haklar temel bir insan hakkı olarak tanımlanır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demir ve Baykara/Türkiye kararında (2008) Türkiye’yi, belediye işçilerine toplu sözleşme ve sendika hakkı tanımadığı için mahkûm etmiştir.
Bu karar, ulusal düzenlemelerin uluslararası normlarla çelişmemesi gerektiğini ve bağlayıcılığını açıkça ortaya koymuştur.
Sendikaların İşlevsel Yapısı ve Çalışma Pratikleri
Sendikalar, demokratik esaslara göre yönetilen tüzel kişiliklerdir. STİSK m.10’a göre sendikaların kuruluşu için noter onaylı kuruluş bildirgesi ve tüzükle birlikte e-Devlet üzerinden Çalışma Bakanlığı’na başvuru yapılır.
Temel organları şunlardır:
Genel kurul: En üst karar organıdır.
Yönetim kurulu: İcra organıdır.
Denetleme kurulu:İç denetim ve etik süreçlerden sorumludur.
Disiplin kurulu
Toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi, işkolu ve işyeri barajlarının aşılmasıyla kazanılır. Ancak bu barajlar, sendikal rekabeti sınırlandırdığı gerekçesiyle eleştirilmektedir.
Toplu Görüşme Süreçleri ve Sendikalararası Müzakere Mekanizmaları
İşveren ve işçi sendikaları arasında gerçekleştirilen toplu görüşmeler, toplu iş sözleşmesinin müzakere aşamasını oluşturur ve bu süreç 6356 sayılı Kanun’un 35 ila 45. maddeleri arasında ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Toplu iş sözleşmesi yetkisini alan işçi sendikası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan gelen yetki tespit yazısının ardından işverene veya işveren sendikasına yazılı çağrı yaparak görüşmeleri başlatır. Bu çağrıdan itibaren 15 gün içinde ilk toplantının yapılması zorunludur (m.46). Görüşmelerde taraflar, işçi ücretleri, sosyal haklar, iş güvencesi, iş sağlığı ve güvenliği gibi konularda uzlaşmaya çalışır. Sürecin şeffaf ve uzlaşmacı şekilde yürütülmesi, endüstri ilişkilerinin barışçıl gelişimi açısından önem taşır. Taraflar anlaşma sağlayamazsa arabuluculuk süreci devreye girer; bu aşamada da sonuç alınamazsa grev ve lokavt hakları gündeme gelir. Ayrıca bu müzakerelerde işçi sendikasının, üyelerinin ekonomik ve sosyal çıkarlarını temsil etmesi anayasal hak kapsamında değerlendirilirken, işverenin de işletmenin sürdürülebilirliğini gözetme hakkı ve sorumluluğu bulunmaktadır. Bu denge, toplu görüşmelerin özünü oluşturur.
Sendikal Hak İhlalleri ve Hukuki Koruma Yolları
Çalışanların sendika üyeliği nedeniyle işten çıkarılması ya da baskı görmesi STİSK m.25 ve 6356 sayılı Kanun m.18 gereği yasaktır. İşverenin bu tür davranışları hâkim önünde tazminat ve işe iade talepleriyle karşı karşıya kalabilir. Ayrıca:
İş Kanunu m.18-21 uyarınca yapılan sendikal nedenle fesihler geçersiz sayılır.
Sendikal tazminat, 1 yıllık brüt ücret tutarında ödenir.
Yargıtay kararları, sendikal gerekçenin ispatında işçinin değil, işverenin objektif gerekçeler sunması gerektiğini vurgular (Yarg. 9. HD, 2017/4973 E., 2017/13823 K.).
Güncel Hukuki Tartışmalar ve Eleştiriler
Yetki barajı uygulamaları: %1 işkolu barajı, küçük sendikaların toplu sözleşme yapmasını zorlaştırmakta.
Kamu çalışanlarına grev hakkının olmaması: Anayasa m.54’e göre yalnızca işçiler grev yapabilir. Ancak AİHM, bu sınırlamayı birçok davada “aşırı kısıtlama” olarak değerlendirmiştir.
Taşeron işçilik ve esnek istihdam: Sendikaların örgütlenmesini ve iş güvencesini zayıflatmaktadır.
Sonuç
Sendikalar, demokratik toplum düzeninin temel taşlarından biridir. Ancak yalnızca hukuken var olmak değil, aynı zamanda etkin biçimde işleyebilmek esastır. Bu da ancak:
Anayasa ve yasa hükümlerinin uluslararası sözleşmelere uygun yorumlanması,
Uygulamada sendikal hak ihlallerinin etkili şekilde cezalandırılması,
Sendikaların örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının önündeki idari ve siyasi engellerin kaldırılmasıyla mümkündür.
Bu çerçevede Türkiye'nin, normatif yükümlülüklerinin gereklerini yerine getirerek sendikal özgürlükleri gerçek anlamda yaşama geçirmesi, demokratikleşme sürecinin de bir gereğidir.




